Haşere mi, Haşare mi?
Bir sabah, gülüşlerini hissettiği odanın duvarlarına yansıyan ilk ışıkla uyandı. Hala uykusunun etkisindeydi ama yavaşça gözlerini açtığında, mutfaktan gelen kahve kokusu ve pencereyi hafifçe aralayarak esen serin rüzgarı hissetti. Tam o an, bir şeyin yanlış olduğunun farkına vardı. Etrafındaki her şey, sanki bir iz bırakmış gibiydi. Evet, bir şeyler farklıydı ama ne? O an hemen hatırladı: “Haşere!”
Ayşegül, sabah kahvaltısını hazırlarken, birden evin içindeki pencerelerde dolaşan bir kaç haşereyi fark etti. Kendi kendine, “Haşere mi, haşare mi?” diye mırıldandı. İkisinin de benzer olduğunu ama anlamlarının farklı olduğunu biliyordu, ama bu sabah birini mi, yoksa diğerini mi kullanmalıydı? Cevap aslında çok basitti. Ama onu düşündüren şey, hem kendisinin hem de Ahmet’in, bu durum karşısındaki farklı yaklaşımıydı.
Birlikte Bir Hikâyenin Başlangıcı
Ahmet, Ayşegül’ün hayatında hep çözüm arayan adamdı. Bir şeyler ters gitse, hemen sorunları çözmeye çalışan, mantıklı bir yaklaşımı olan bir insandı. Evdeki haşere meselesine yaklaşımı da aynıydı. Bütün sabahın gerilimli havasında, Ahmet durumu fark etti ve hemen harekete geçti. Bu, onun tarzıydı. “Ayşegül, hemen temizliği yapalım, ilaçları kullanıp bu durumu hallederiz,” dedi. Bu yaklaşım, çözüm odaklı, stratejik bir bakış açısını yansıtıyordu. “Haşere var, hemen bunu kontrol altına alalım,” diye düşündü Ahmet. Her şeyin çözümü vardı, her şeyin bir zamanı vardı. Bütün evin içini dezenfekte etmek, hem evlerini hem de ruhlarını yeniden tazeleyebilirdi. Ama Ayşegül? O biraz daha farklıydı.
Kadınların İlişki Odaklı Yaklaşımı
Ayşegül, haşere meselesiyle doğrudan ilgilenmek yerine, biraz daha içsel bir yolculuğa çıkmak istiyordu. “Haşere mi, haşare mi?” diye düşünmek, belki de hayatlarındaki daha büyük bir sorunla yüzleşmeye başlamanın bir işaretiydi. Ahmet’in çözüm arayışına karşı, Ayşegül içsel bir sessizlikle yaklaşmayı tercih etti.
Duygusal zekâsı daha yüksek olan Ayşegül, bu tür problemleri sadece bir temizlik işi gibi görmek yerine, ilişkilerine ve evlerine yansıyan etkileri daha geniş bir çerçevede düşünüyordu. Haşere meselesi, aslında başka bir şeyin simgesiydi. Onun için mesele sadece böceklerin değil, bir ilişkinin ve evin nasıl bakıldığı, korunup kollandığı, özenle işlendiğiyle ilgiliydi. “Bu durumun bize neler öğrettiğini bir düşün,” dedi Ayşegül, Ahmet’e bakarak. “Bazen dışarıda olanlar, içerideki ilişkiyi de etkileyebiliyor. Sadece bir haşere değil, başka bir şey daha var burada. Bunu çözmek için önce neye dikkat etmemiz gerektiğini bilmeliyiz.”
Ahmet ve Ayşegül Arasındaki Fark
Ayşegül’ün sözleri Ahmet’i biraz duraklattı. Haşere meselesi, gerçekten de sadece dış dünyada karşılaşılan bir sorun muydu, yoksa bu, birlikte daha fazla zaman geçirmeleri, birbirlerine daha çok dikkat etmeleri gereken bir işaret miydi? Ahmet’in çözüm odaklı yaklaşımı, problemi hemen çözmeye çalışırken, Ayşegül’ün ilişki odaklı yaklaşımı, bir şeylerin daha derinlerde bozulduğuna dair bir farkındalık taşıyordu.
İkisi de farklıydı, evet. Ahmet dışarıdan gelen bir sorunu hızlıca çözmeye odaklanırken, Ayşegül içeriye, duygusal dünyalarına bakmayı tercih ediyordu. Fakat her ikisi de sonunda doğru bir noktaya varmak istiyorlardı. Birlikte, hem evlerinin içinde hem de ruhsal dünyalarında bir denge kurmalıydılar.
Haşare mi, Haşere mi?
İşte burada, “haşere mi haşare mi?” sorusu karşımıza çıkıyor. Haşere, bir tür dışsal, istenmeyen varlıkları temsil ederken, haşare, çok daha derin ve karmaşık bir şeyin göstergesidir. Bu farkı anlamak, ilişkilerde ya da hayatın farklı alanlarında daha sağlıklı kararlar almayı sağlar. Ahmet için haşere, dışsal bir sorundur ve çözülmesi gereken basit bir meseledir. Ayşegül içinse, haşare, evin ve ilişkinin içsel sorunlarını simgeler. Dışarıdaki sorunları çözmek önemli olsa da, aslında içsel sorunları da gözden kaçırmamalıdırlar.
Ayşegül ve Ahmet’in hikâyesinde, her ikisi de farklı bakış açılarıyla meseleyi ele alıyor ama sonunda bir araya gelip sorunu çözmeye çalışıyorlar. Çünkü her şeyin bir çözümü olduğu gibi, her problemin içinde de bir öğrenme fırsatı vardır.
Sonuç
Sonunda, Ahmet ve Ayşegül, birlikte hem evlerini hem de ilişkilerini temizlediler. Dışarıdaki haşereleri, içlerindeki huzuru bulmak için bir adım daha atarak temizlediler. Haşere mi, haşare mi? Belki de ikisi de bir arada var olur. Ama önemli olan, bu farklılıkları kabul edip, birlikte çözüm bulmaya çalışmak. Çünkü her ne olursa olsun, birlikte olmanın gücü, her türlü problemi aşmanın anahtarıdır.
Peki ya siz, “haşere” ya da “haşare” konusuna nasıl yaklaşıyorsunuz? Duygusal mı, yoksa daha çözüm odaklı mı yaklaşıyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum!